Blog

MAYMUN ÇİÇEĞİ HASTALIĞI | BELİRTİLER VE YAYILMA

Covid-19 ile şaşan dengemizi bir nebze olsun toparlayabilmişken şimdi de maymun çiçeği denen salgınla karşı karşıyayız. Duygularımızı samimi bir biçimde dile getirecek olsak sadece “Vay arkadaş…” diyebilirdik herhalde. Neyse, konuyu bilimsel açıdan ele almak lazım. Zira bu konu hakkında yaşanan bilgi kirliliğinin sanıyorum ki hepimiz farkındayız. Hazırsanız başlayalım.

Maymun Çiçeği Nedir?

Orta ve Batı Afrika’nın kırsal bölgelerinde görülen maymun çiçeği virüsü, nadir bir viral hastalıktır. Bu hastalığın fark ediliş öyküsü, sandığımız gibi birkaç yıl önceye dayanmıyor. 1950’lerde Danimarka’daki laboratuvarlardan birindeki maymun kolonilerinde çiçek hastalığına benzeyen bir hastalık görülmüş ve böylece bu hastalık, “Maymun Çiçeği” ismini almıştır. Aslında maymunlardan daha çok sürüngenlerde görülür ve insanlar arasında daha az yaygındır.

1970 yılında ilk kez bir insanda görüldü. Böylece insanlara da bulaşabileceği anlaşıldı. 1980-1990’lı yıllarda ise hastalık Orta ve Batı Afrika’nın kırsal bölgelerinde düşük seviyelerde sınırlı kaldı. İzole vakalar dışında dünya çapında bir “salgın” durumu yoktu. Fakat 2003 yılında maalesef ki hastalık, yayılma gösterdi. Bu yıllarda ABD’de, Nijerya’dan ithal edilen küçük memelilerle ilişkili olarak ilk maymun çiçeği salgını meydana geldi. Bu, Afrika dışında bildirilen ilk büyük salgındır. Günümüzde ise dünya çapında bir salgın söz konusudur. Özellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’da yayılan hastalık, küresel çapta huzursuzluğa neden olmuştur.

Belirtiler

Genellikle enfekte olduktan 1-2 hafta sonra şu belirtileri verir:

  • Yüksek ateş
  • Baş ağrısı
  • Kas ağrıları
  • Halsizlik
  • Döküntüler (Genelde yüzde başlayıp vücuda yayılır)
  • Lenf bezlerinde şişme

Bilim insanları bu belirtileri iki döneme ayırmışlar: Prodromal dönem ve döküntü.

Prodromal dönemde genellikle yüksek ateş, baş ve kas ağrıları, halsizlik gibi belirtiler görülür. Kişi, bu noktada maymun çiçeğinden şüphelenmeyebilir. Döküntü evresi ise yüzden başlayarak vücuda yayılır. Bu döküntüler papül, vezikül, püstül ve kabuk evrelerinden geçer. Hastalığı çiçekten ayıran en önemli belirti ise lenf bezlerinin şişmesidir. Şu bilgiyi de not düşelim: Hastalık, çiçek hastalığına oldukça benzer fakat daha hafif seyreder ve ölüm oranı daha düşüktür. 

Nasıl Bulaşır | Nasıl Korunuruz?

Bu virüs, enfekte hayvanlardan insanlara ve enfekte insanlardan diğer insanlara bulaşabilir. Genellikle temas veya vücut sıvıları yoluyla bulaşır. Enfekte kişilerin sık temas ettiği yerlere temas etmek de oldukça risklidir. Düşük oranlarla solunum yoluyla, ağız, göz veya burun yoluyla da bulaşabiliyor. Yine de dikkat etmekte fayda var.

Tedavi ve korunma yöntemlerine gelecek olursak, maalesef ki hastalığın spesifik bir tedavisi yok. Fakat çiçek aşısının 85% civarında koruma sağladığına dair kaynaklar var. Yine de bu bilginin doğruluğu için daha fazla veri gerekebilir. Spesifik bir tedavisi olmamakla birlikte semptomları hafifletmek ve komplikasyonları önlemek için destekleyici tedaviler uygulanır. Bu tedavilerle birlikte hastalık 2-4 haftalık bir süreçte kendini sınırlar ve tehlike geçer. 

Aklınızda “İz bırakır mı?” gibi bir soru olabilir. Aslında bu soruya kesin bir cevap vermek mümkün değil. Çünkü vaka şiddetlendikçe iz bırakma olasılığı da artar. Fakat genelde yaralar hastalığın sonlarına doğru sert kabuklara dönüşür ve zamanla bu kabukların yerini yeni cilt dokuları alır. Hafif vakalarda bu dokuların renk farkı zamanla geçerken daha şiddetli vakalarda maalesef iz bırakma ihtimali daha yüksektir. İz bırakmaması için yaraları kaşımamak ve cildi temiz tutmak faydalı olabilir.

Nasıl korunuruz sorusunun cevabı gayet açık aslında: temastan kaçınarak. Gerek enfekte olduğundan şüphelendiğimiz hayvanlardan gerek insanlardan uzak durmalı ve özellikle doğrudan temastan kaçınmalıyız. Hijyen kurallarına dikkat etmeli ve ellerimizi sıkça yıkamalıyız. Bu gibi basit önlemlerle hastalığa yakalanma olasılığımız düşer.  

Riskler

Hastalık genellikle sağlıklı bireylerde pek riskli olmazken bağışıklık sistemi düşük bireylerde ağır vakalar görülme olasılığı artar. Bağışıklığı zayıf bireylerin yanı sıra hamile kadınlar ve çocuklar için de belirtiler daha şiddetli olabilir. Ayrıca hamile kadınlarda fetüste gelişim bozuklukları ve düşük riski artabilir. Bunun yanında oldukça nadir görünen ancak ciddi olan pnömoni, göz enfeksiyonları, ensefalit gibi durumlar meydana gelebilir. Bunlar oldukça düşük olasılıklar. Tekrar belirtmekte fayda var.

Resmi verilere göre şu zamana kadar görülen vaka sayısı 17 bin 541 iken hastalığa bağlı ölüm sayısı 517’dir. Yani evet, ölüm riski vardır. Fakat risk grubunda değilseniz korkacak pek bir şey yok. Temastan kaçınarak, temizlik kurallarına dikkat ederek bu hastalıktan korunmak mümkün. 

Resmi verilerce ülkemizde tek tük maymun çiçeği vakası görülmüştür. Fakat henüz uçuşların durdurulup ülke sınırlarının korunması kadar riskli bir durum olmadığından vakaların sayısı artabilir. Bu durumda elimizden yalnızca “dikkatli olmak” geliyor.

Sonuç

Bu süreç, yeni bir pandemi doğurur mu bilemeyiz. Ne olursa olsun doğa, beraberinde bazı türler için riskli sayılabilecek birçok duruma gebe. Tarihte çok daha riskli, çok daha bulaşıcı virüs örnekleri görüldü. Milyonlarca insanın ölümüne yol açan kara veba gibi… Böyle durumlarda hemen umutsuzluk ve endişeye kapılıp karalar bağlamak hiçbir fayda sağlamaz. Aksine, nasıl korunacağımızı öğrenip önlemler alırsak aslında zihnimizde büyüttüğümüz kadar kötü bir durum olmadığını görme şansımız da olur.

“Güvenliğin bedeli, hazırlıklı olmaktır.”

1 Yorum

  1. Halil İbrahim Akıncı

    17 Ağustos, 2024

    Akıncı çok teşekkürler emeğine sağlık

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak

Bize Yazın
Bize Yazın
Türkiye’nin En Büyük Gençlik ve Etkinlik Platformu Badi Etkinlik... Hoşgeldiniz.
0