Blog

YAPAY ZEKA VE ETIK

Kimilerine göre fırsat, kimilerine göre tehdit… 

İnsanlık tarihinde büyük bir devrim olan yapay zeka; çeviri uygulamaları, e-ticaret siteleri, dijital asistanlar, navigasyon gibi birçok alanda kullanılır. 

Hayatımızın bugün bile çok büyük bir alanına nüfuz eden yapay zekanın tanımı, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi’ne göre şu şekilde: Bir bilgisayarın veya bilgisayar kontrollü robotun, genellikle akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirme yeteneğidir.

Peki, bir bilgisayarın veya bir robotun akıllı varlıklarla ilişkili görevleri yerine getirmesi nasıl beklenir? Hadi bu soruya hepimizin anlayacağı bir şekilde cevap verelim! 

Filozof John Searle, 1980 yılında “Minds, Brains and Programs” adında bir makale yayınladı. Cevabımız için bu makaledeki “Çince Odası Deneyi” argümanını referans alacağız. Argüman şu şekilde: Varsayalım ki Çince bilmiyoruz ve Çince karakterlerle dolu bir odada bulunuyoruz. Elimizde Çince birçok ifadeyi anlayacak kadar kaynak var. Odanın dışında ise Çince bilen biri bekliyor olsun. Çince bilen kişi bize, üzerinde Çince sorular olan kağıtlar veriyor. Biz de kılavuzlara bakarak soruları cevaplıyoruz. Bir süre sonra, işlemimiz belirli bir sistematiğe sahip olacak ve belirli algoritmaları kullanarak o sorulara cevap verebilir duruma geleceğiz. Bu durumda dışarıdaki kişi, bizim Çince bildiğimizi düşünse de aslında biz yalnızca belirli algoritmaları kullanarak ‘Çince biliyor gibi davranmış’ olacağız. Yapay zekanın yaptığı şey tam olarak bu işte! Belirli algoritma ve teknikler kullanarak, kaynaklar tarayarak istenen verileri yorumluyor, açıklıyor ve cevaplıyor. Bunu bu kadar ustaca yapabildiğini düşünme sebebimizse işlem hızı. Arka planda milyonlarca işlem dönüyor, milyonlarca kaynak taranıyor ve bu yalnızca birkaç saniye gibi ufak tefek bir sürede oluyor. Evet, gerçekten muhteşem! 

Yapay zeka için kaynağın biz olduğumuzu da daha iyi anladıysak, biraz etik hakkında konuşmak isterim. Sonuçta konu alınan bizim verilerimiz. Daha da korkuncu, bu sistem; yüz tanıma, ses işleme gibi gizliliğin çok daha önemli olduğu durumlarda da işlemler yapabiliyor.

Bu kadar kritik bir noktada şu soruyu sormadan geçmek olmaz: Yapay zekanın bir etiği var mı?

Evet, var! Daha doğrusu, yapay zeka oluşturulurken temel alınan bazı ilkeler var. Yapay zeka etiği, geliştirme ve uygulama basamaklarının tümünde davranışlara ahlaki yönden rehberlik eder. Doğru ve yanlış standartları kullanılarak şeffaflık, adalet, zararsızlık, gizlilik gibi ilkeler benimsenmiştir. Şeffaflık, zararsızlık, ve gizlilik genel olarak kullanıcıları korumak için; adalet ise herkesin yapay zekaya erişimini sağlamak ve ön yargıyı ortadan kaldırmak için konulmuş ilkelerdir. Bu ilkelerin benimsenmesi, uygulanması demek midir? Veya konu neden ‘Yapay Zeka Etiği’ değil de ‘Yapay Zeka ve Etik’? Çünkü yapay zekanın, yani sadece öğrendiğini işleyen bir algoritmalar bütününün bir etiğe sahip olması neredeyse mümkün değildir. Bu noktada bizlerin artık yapay zeka etiğini değil insanoğlunun etiğini sorgulamamız gerekmektedir.

Yapay zeka etiği, tek bir kaynaktan çıkmış bir etik değildir. Felsefi etik teoriler, bilgisayar bilimi ve mühendislik etiği, hukuk, insan hakları, sosyal bilimler, antropoloji, politika, uluslararası kuruluşlar gibi farklı disiplinlerin katkılarıyla oluşturulmuştur. Yapay zeka geliştiricileri, bu kurallara uymak mecburiyetindedirler. Yapay zekanın şeffaf, adil ve açıklanabilir olması, güvenli olması, veri korumaya ve gizliliğe dikkat etmesi gerekmektedir. Aynı zamanda yapay zeka geliştirilmesinde ve kullanımında sorumluluk ve hesap verilebilirlik de bir zorunluluktur. Yani, sorumluluk sahibi kişiler belirlenir -bu, kullanıcı veya geliştirici olabilir- ve hatalı kararlar sonrasında kimin sorumlu olduğu netleştirilir. Yine de bütün bunlar ‘Yapay zekaya tam olarak güvenmeliyiz.’ anlamına gelmez tabii ki. Sonuçta, şu an yapay zekanın; yapabileceği her şeyi yaptığını veya bütün kapasitenin kullanıcılara gösterildiğini söyleyemeyiz. Veya ileride, çok severek yaptığımız işimizi bizim yerimize bir robota verebilirler. Böyle riskler de var tabii. Bu ve bunun gibi birçok endişe konusu, yapay zekanın güvenilirliğini azaltmakta. Hatta ileride yapay zeka endüstrisinin büyük ve kötü amaçlı birkaç şirketin eline geçmesi ve bunun sonucunda insanlık adına büyük felaketler yaşanması gibi komplo teorileri de mevcut. Bu, bakıldığında pek de uzak bir ihtimal gibi durmuyor.

Yukarıda bahsedilen hangi durumların gerçekleşeceği bilinmez. Fakat şunu bilebiliriz: yapay zeka henüz emekleme çağını yaşıyor. Öyle ya da böyle, bir gün büyüyecek. 

Etik konusuna gelince, yapay zeka şimdilik bu korku pastasının çok küçük bir diliminde yer almalı. Zira bahsettiğimiz gibi, etik; insanoğlunun etiği. Yapay zekanın değil… Ve bu etik, yiyip içtiğimizden tutun dinlediğimiz şarkıya, alışveriş yapmak için uğradığımız mağazaya, yapay zekayla uzaktan yakından alakası olmayan işimizden attığımız adıma kadar her alanda hayatımıza derin bir şekilde nüfuz etmiş durumda. Bizler de o etiğin muhakkak, kaçınılmaz birer parçalarıyız.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak

Bize Yazın
Bize Yazın
Türkiye’nin En Büyük Gençlik ve Etkinlik Platformu Badi Etkinlik... Hoşgeldiniz.
0